TMMOB 15 Mayıs 2011 Ankara Eylemi
Genç İMO
http://www.youtube.com/watch?v=dbiWfwhulIY
Deprem doğanın bir gerçeğidir. Depremlerle birlikte yaşamayı öğrenmek zorundayız. Yapılarımızın yıkılması, kimilerinin söylediği gibi “Allah’ın hikmeti” veya kaderimiz değildir. Bugün Japonya’da büyüklüğü 7’nin üzerinde olan depremlerde dahi hiç kimse ölmemekte, hatta yapılarda ciddi hasarlar meydana gelmemektedir. İstanbul’da olası muhtemel 7 şiddeti civarında bir depremde ölecek vatandaşlarımızın sayısı onbinlerle ifade edilecektir. Yapıların yıkılmasına sebep olan bizleriz. Belki de hatalarla dolu yapılaşmamızın sebebi, göçebe kültürünün etkisinden halen kurtulamamızdandır. Ülkede herkesin bildiği tek iş inşaat. Kendimize içinde yaşanacak konutlar yapacağımıza, maalesef ki tabutlarımızı önceden hazırlıyoruz. Yapılarımızı mühendislik kurallarına ve teknik şartnamelere uygun yapmıyoruz. Daha çok içinin boyasıyla cilasıyla ilgileniyoruz. Depremlerde yapılarımızın yıkılması kaderimiz değil.
En kaba tanımı ile; İnşaat mühendisi, yapıların ayakta durmasını sağlayan kişidir. Mimar ise olaya sanatsal bakar! Konfor ve görünümü daha ön plana çıkartır. İnşaat Mühendisi yapınızın taşıyıcı sistemini oluşturur, sistemdeki elemanları boyutlandırır ve donatır. Bütün bunları yaparken kendisini sınırlayan koşullar ise: Ekonomiklik, amaca uygunluk, uygulanabilirlik, mevcut yasa yönetmelikler ve mühendislik kurallarıdır.
Kendinize konut yapmayı/yaptırmayı düşünüyorsanız, öncelikle mutlaka bir inşaat mühendisi ile temas kurmanız gerekir.
İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi‘nin de dediği gibi:
“İnşaat Mühendisleri ile depremden sonra değil depremden önce tanışın”
“Kaçak yapı yapmayalım, yaptırmayalım”
Her türlü sorunuzu elimden geldiğince cevaplamak isterim.